Şarap, Tütsü ve Fresk: Bugünün Galata’sında Bir Sessizlik Anı
Galata’nın ortasında, beton binaların arasında serin taş duvarları ile bir yapı yükseliyor. 1400’lerden bu yana ayakta duran Saint Benoit Kilisesi, günümüzde de şehrin karmaşasında nefes alınacak nadir yerlerden biri. Gün batarken içeriden tütsü kokusu yükseliyor, dışarıda ise tramvay, kendine özgü zili ile insanları karşılıyor.
Zamanın Dışında Bir Işık
Kilisenin yüksek pencerelerinden sızan loş gün ışığı, fresklerin üzerine düşüyor. Bu ışık, yüzyıllardır değişmeyen bir ritüelin parçası gibi. Her ziyaretçi o anın içinde bir anlığına zamanla bağlantısını kaybediyor. Dışarıda Karaköy’de kahkahalar, müzik ve kornalar var, ama içeride sükûnet neredeyse dokunulacak kadar yoğun.
Kentin Gürültüsüne Karşı Bir Nefes
Bugün Saint Benoit’yı ziyaret edenler sadece ibadet için değil, biraz huzur bulmak için geliyor. Öğle arasında kısa bir sessizlik molası veren çalışanlar, fotoğraf çeken gezginler, bazen de sadece sokaktan gelen meraklı bir çift… Hepsi aynı şeyi fark ediyor, burası şehirdeki zamansız bir alan.

Galata’nın Kalbinde, Yavaşlamanın Adresi
Saint Benoit, Galata’nın yaşayan tarihiyle bugünün şehir temposunu buluşturuyor. Dışarı çıktığınızda karşınıza çıkan sokak lambaları, rüzgârla sallanan asmalar ve gürültülü şehir sesleri size yeniden bugünü hatırlatıyor. Ama o koku, o ışık, o sessizlik… bir süre sizinle kalıyor.

